Genç Hastaların Geniş Kondral Hasarlarının Matrix Otolog Kondrosit İmplantasyonu İle Tedavisi

                Eklem kıkırdak lezyonları; yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen, majör birer kas-iskelet sistemi sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır ve giderek daha sık gözlenmektedir.

                Eklem kıkırdağının avasküler doğası, kollajen ve proteoglikandan oluşan extrasellüler matrix(ECM) yapısından dolayı fakir bir rejenerasyon potasiyeline sahiptir. Kan akımındaki eksiklik, defekte yönelecek inflamatuar mediatörleri inhibe ederek intrinsik iyileşme prosesini limitlendirir. Sonuç olarak kondrositler doku hasarına karşı yanıt oluşturmaya çalışsa da defektin doldurulması ve hasarlı kıkırdağın onarılması tam sağlanamamaktadır. Zamanla bu lezyonlar semptomatik hale gelmekte ve uzun dönemde kıkırdak erezyonu ve osteoartrite neden olmaktadır.

                Eklem kıkırdak hasarı olan hastalarda klinik prezentasyon genellikle non-spesifiktir. Hastalar çoğu zaman ağrı, kilitlenme ve hareket kısıtlığı gibi mekanik semptomlardan yakınabilirler. Fizik muayenede ise efüzyon ve eklem hattında hassasiyet saptanabilir.

                Görüntüleme çalışmaları iyi bir preoperatif planlama ve uygulanan tedavinin takibi için oldukça önemlidir. Manyetik rezonans(MR) görüntüleme kıkırdak defektinin yerini, büyüklüğünü, derinliğini ve uzanımını göstermek açısından oldukça faydalıdır.

                International Cartilage Repair Society (ICRS) fokal kıkırdak lezyonlarının sınıflamasında kullanılmak üzere artroskopik bir sınıflama sistemi tavsiye etmektedir.

               

Tablo 1.  International Cartilage Repair Society(ICRS) Sınıflaması

 

Evre 0    Normal özellikte kıkırdak

Evre 1    Yumuşama(a) veya yüzeyel fissürler(b)

Evre 2    Kıkırdak kalınlığının %50sinden az defekt

Evre 3    Kıkırdak kalınlığının %50sinden fazla defekt

Evre 4    Subkondral kemiğe kadar inen kıkırdak lezyonu
 

                Kesin olan bir şey var ki; eklem kıkırdak lezyonları tedavisiz bırakılmamalıdır. Tedavide kabul görmüş kesin bir algoritma olmamakla birlikte; defektin büyüklüğü, hasta beklentisi ve hastanın yaşı gibi kriterler göz önünde bulundurulmalıdır. Yapılan çalışmalardaki histolojik, radyolojik ve fonksiyonel sonuçlar ile diğer tedavi yöntemlerinin dezavantajları göz önüne alındığında; uygun hastalarda otolog kondrosit implantasyonu ve sonraki kuşakları olan hücre bazlı tedaviler, hiyalin benzeri kıkırdak oluşumu açısından doğru tedavi yöntemleri olarak görülmektedir.

                Hücre bazlı terapiler; hiyalin benzeri kıkırdak oluşturmak üzere kondrositlerin kıkırdak lezyonuna lokal implantasyonu olarak açıklanabilir. Otolog kondrosit implantasyonu(ACI) bu katagoriye girmektedir. İlerleyen doku mühendisliği çalışmaları ile otolog kondrosit implantasyonu üçüncü kuşağa ulaşmıştır.

                34 yaşında medial femoral kondilde ICRS evre 4 kondral hasarı olan bir erkek hastaya uygulanan, membran formunda hazırlanmış 3. kuşak otolog kondrosit implantasyonu ve aynı hastaya ait preop ve postop 1.yıldaki biyokimyasal MR görüntüleri vaka sunumu olarak hazırlanmıştır.